Son Dakika
Taraklı’da Kara Fatma ve Zübeyde Hanımın Misafir Olarak Kaldığı Ev Ne Durumda 25 Haz 2018
Taraklı’lı Araştırmacı ve Köşe Yazarı Alaattin Yılmaz Araştırmaları sonucunda ulaştığı bilgileri gün yüzüne çıkartarak Tarih severlerin bilgisine sunuyor. Yılmaz çok önemli değerlere de sahip çıkarak gelecek kuşaklara taşımaya çalışıyor. İşte Bunlardan bir tanesi Taraklıda misafir olarak kalan iki değerimiz Kara Fatma ve Atatürk’ün Annesi Zübeyde hanım ile ilgili bilgiler.
KARA FATMA/ ZÜBEYDE HANIM/ HACI ATIF’IN EVİ
Kurtuluş Savaşı’nın kadın kahramalarından olan Kara Fatma olarak bilinen Fatma Seher Erden’in (1888-1955) Taraklı’da Hacı Atıf’ın evinde misafir edildiği Hacı Atıf’ın torunu Emine Koylan tarafından anlatıldı.
Emine koylan: ”Babaannem Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanımdan (1857-1923) başka bizim evde Kara Fatma’yı da da misafir ettiklerini anlatırdı. Önce Taraklı Hamamına gitmiş. İri yarı bir esmer güzeli olduğunu elinde tüfeği boynunda fişekleri ile geldiğini söylerdi.” dedi.
İşte Atatürk’ün annesi Zübeyde hanımın ve Kurtuluş Savaşının sembol isimlerinden Kara Fatma’nın misafir edildiği bu ev metruk bir durumda yıkıldı yıkılacak durumda.
Milli Mücadele döneminde asker eşiyle birlikte cepheden cepheye koşan, askerlere yemek pişiren, gerektiğinde yaralarını saran Erzurum’lu Fatma Seher (Kara Fatma) adına Türk Kızılayı tarafından, vefat ettiğinde defnedildiği İstanbul Kasımpaşa Kulaksız Mezarlığı’a yıllar sonra anıt mezarı yapıldı.
Temennim önemli mimari, kültürel ve tarihi mazisi olan bu evin restora edilerek gelecek kuşaklara aktarılmasıdır.
GAZİ ÜSTEĞMEN FATME SEHER (KARA FATMA) HAKKINDA:
Erzurum’da dünyaya gelen Fatma Seher, Balkan Harbi yıllarında asker olan eşiyle birlikte Edirne’ye yerleşir. Sarıkamış’a gönderilen eşiyle birlikte bu defa Doğu Cephesi’nde çeşitli görevler üstlenir. Eşinin şehit düşmesinden sonra Fatma Seher’in savaş sahnesine çıktığı görülür. Akrabalarından oluşan bir müfreze oluşturur. Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek savaşa katılmak için izin ister. “Kara” lakabını da, üsteğmen rütbesini de Mustafa Kemal’den alır. Aşçılık, hastabakıcılık, hemşirelik gibi pek çok görevin yanında İstiklal Harbi’nde 300 kişilik birliği komuta eder. Savaşın sona ermesinden sonra İstanbul’a yerleşir. Devletin kendisine bağladığı maaşın tek bir kuruşuna bile dokunmadan Kızılay’a bağışlar. 2 Temmuz 1955 tarihinde İstanbul Darülaceze’de hayata veda eder.
BENZER HABERLER