logo

Pamukova Tarihine Bir Yolculuk Veysi Dayı ve Destancı

Pamukova Tarihine Bir Yolculuk Veysi Dayı ve Destancı(08.02.2014)

Cinci dayı, yöremizin küçük çaplı tüccarlarından idi .İşini iyi bilirdi. hatta köylerde zaman, zaman at arabasıyla; çamaşır yıkamada kullanılan ”kil”satışlarıda yapar. gene parası olandan para, olmayandan taze yumurta, pamuk gibi ticari olabilecek mallarla takas ederdi. Ve beklendiği gibi umursamaz bir tavırla, tek eli cebinde, çuvallara bir göz attı, bir iler ki satıcıların arasında da turunu attı.. öylece duruyor, başka konuları yanındakilere anlatıyor, gülüşüyordu.. Az ilerde çakıcı gene ortalığı kavururcasına ” Lefke’ li çakıcı geldiii… Lefke’ li (Osmaneli nin eski adı) Turabi nin çakılar burda.. diye meşhur nidalarını atıyordu…İnsanlar bir tatlı mutlu telaş içinde, köyden gelmiş kadınlar kızlar, gayet serbest kıyafetler içinde. Feraceli olanı, terlikli olanı, beyaz baş örtülü olanı, oyalı yemenili olanı , ama çoğunca şalvarlı, kara donlu olanı bir hengamedir gidiyordu.. Ama hepsinde ortak bir tavır vardı. kimi aldığı yeni bir çift Ankara lastiği ayakkabısına, kimi beş metre basmaya, kimi yeni çıkmış domates, kese kağıdına, bakıp mutluluk dolu kaçamak bakışlar içindeydiler.

Veysi dayım, bak şu Cincinin yaptığına, sanki hiç umurunda değil.. oysa bizim pazar işi ona bağlı.. İkiside ilk söz kimden çıkacak, Veysi dayım çok sabredemedi..Haydi cinci dayı bak şu mallara… dedi..ama soğuk savaşı, politikayı kaybettiğininde farkındaydı. Şimdi naz yapma hakkı doğmuştu Cinci dayıya..bunlar mı? dedi ”hehee” dedi Veysi dayım. şöyle bir avuç daldırdı çuvala, numune alıp baktı ve hızlıca gene tepti yerine pamuğu.. yüzünü ekşitti… bu onun her zaman yaptığı ticari bir numaraydı.. yani ” yani ben bunu almam ama , senin hatırına” havaları.. fiyat kırma numaraları.. çok ta çöplü dedi.. öğle sıcağındamı topladın bunları?.. neyse vur aşa , tut yukarı sonunda el şıkıştılar. bu hep böyle olurdu zaten başka çare mi var?. hızlıdan tartı hesap iişleri görüldü, Ayşe ablanın gaimeleri ayrı kendi kimeleri ayrı cebine koyup , helallaştılar. saat on bir civarına gelmiş Veysi day’ımın midesinde ziller çalmaya başlamıştı.. Hızlıca Bin bir çeşit mağazasının yanından girip , Gökgözlü’lerin yular, urgan ,göztaşı, bağ bahce aletleri satan dükkanını geçti. Aklı Kozanlıların dükkanındaki çorbalarda, ızgara köftelerdeydi.. gözü başka bir şey görmüyordu.. Hatta Nevzat abinin lokantanın önündeki ” çek abine ..Ciğerimi çekkk.. nidalarını bile duymadı. o gideceği yeri bilirdi.. Nevzat abinin lokantası da doluydu.. nasıl olmasın köylerde tarla, toprak ,yarı aç yarı tok, çalışan insanımızın tek değişik yaşadığı günlerdi pazarlar.. hızlıca daldı lokantaya ve yemeklere bile doğru dürüst bakmadı bile ilişti bir masaya.. zaten buna gerekte yoktu o .çoktan paça çorbasının tadını damaklarında hissetmeye başlamış , oyuncağına el açan bebek gibi sabırsızca bekliyordu.

Veysi dayım yemeğini yerken , karnı doydukça artık Zeliş yengemin dedikleri aklına gelmeye başladı.. Aman dedi unutmayam.. Zeliş yenge en son ”sakın bir destan almadan geme” demişti ona. Köyde kapı önlerinde oturan yaşlı konu komşu kadınlar ve tabi Zeliş yengem çok severdi destanı.. Verirlerdi okul çağında bir çocuğun eline, her satırını sindire sindire okur göz yaşlarına boğulurlardı … Tanımazlardı kimdir? nedir ?yalanmı yanlışmı? farketmezdi , zaten o destan yazılmış a yalan mı olacaktı? vah gelinim vah…” henüz girmiş idim yirmi yaşıma, yağlı kurşun değdi hilal kaşıma, cahil babam yaktı benim başımı, gelinliğimi örtün mezar taşıma… diye devam edip giden mısralar arasında göz yaşları sel olurdu ninelerimizin. Ve tekrar o yazılı kağıt özenle dürülür, başka okuyucaklara verilirdi.. Veysi dayım için çok zor olmadı satıcıyı bulmak.. boynuna, özenle dikilmiş bir kumaş içinde asılı, teyp den, son ses avaz, avaz , açıklı nidalarla destan okuyan adam işte ordaydı…” bilmem nerede ağabeyi tarafından , namus için öldürüldüğü söylenen kız kardeşin acıklı destanı… Hediyesi 25 kuruş olup …” diye… devam ediyor sol kolunun üstüne dizdiği kağıt destesinden, isteyene , sağ elinin parmağını şöyle bir yaladıktan sonra bir tane veriyordu. 25 kuruş önlüğünün önündeki cebe iniyordu.. Veysi dayımda bir tane istedi, ve özenle dürüp ,ceketine yerleştirdi. Birinci ve en önemli sipariş tamamlanmıştı bile. Nuri Sezgin

Etiketler: » » » »